TUZ GÖLÜ'NDE KIRMIZI ALARM: 90 YILDA YÜZDE 85 KÜÇÜLDÜ
Türkiye'nin ikinci büyük gölü olan ve ülkenin tuz ihtiyacının yaklaşık yüzde 40'ını karşılayan Tuz Gölü, son yıllarda tarihinin en kritik dönemlerinden birini yaşıyor. İklim değişikliği, tarımsal sulamadaki hatalı uygulamalar, bölgede kontrolsüz şekilde açılan yüz binlerce su kuyusu ve yağışlardaki ciddi azalma nedeniyle göl, son 90 yılda yüzde 85 oranında küçülerek kırmızı alarm seviyesine geldi. Aksaray, Konya ve Ankara sınırlarında yer alan gölde su seviyesinin hızla düşmesiyle geniş tuz kütleleri ortaya çıkarken, göl tabanının kilometrelerce alan boyunca tamamen kuruması hem görsel hem bilimsel olarak tehlikenin boyutunu açıkça ortaya koyuyor.
Bilimsel ölçümlere göre, 20. yüzyılın başlarında yaklaşık 2 bin 164 kilometrekare alana sahip olan göl, 1980'li yıllarda 926 kilometrekareye, 2000'li yıllarda ise 326 kilometrekareye kadar geriledi. Son yıllarda yapılan uydu görüntüleri, bu küçülmenin hâlâ sürdüğünü ve Tuz Gölü'nün her geçen yıl daha da geri çekildiğini doğruluyor. Uzmanlar, bu tabloyu "ekosistemin çöküş sürecine girdiğinin en somut göstergesi" olarak değerlendiriyor.
Türkiye'nin en az yağış alan bölgelerinden biri olan Tuz Gölü havzasında yıllık yağış miktarı 324 kilogram seviyesinde kalırken ülke ortalaması 574 kilogram olarak ölçülüyor. Yağıştaki bu ciddi farkın yanı sıra bölgede yaklaşık 20 bin su kuyusunun bulunması ve bunların 15 bininin kaçak olması, gölü besleyen yer altı su kaynaklarının hızla tüketilmesine neden oluyor. Kontrolsüz su çekimi, gölün küçülmesinde en büyük payın tarımsal sulamadan geldiğini açıkça ortaya koyuyor.
Bölgede mısır ve yonca gibi çok fazla su tüketen ürünlerin yoğun şekilde ekilmesi de süreci daha da kritik bir noktaya taşıyor. Bilim insanları, su baskısını azaltmak için daha az su isteyen ürünlerin desteklenmesi gerektiğini, aksi hâlde Tuz Gölü'nün geri dönüşü olmayan bir yok oluş sürecine gireceğini ifade ediyor. "Suyu korumak, Tuz Gölü'nü korumaktır" vurgusunu yapan uzmanlar, gölün içinde bulunduğu durumun yalnızca bir kuruma meselesi olmadığını; bölgedeki tarımın, ekosistemin ve gelecek nesillerin su güvenliğinin de tehlike altında olduğunu hatırlatıyor.
Bugün Tuz Gölü'nde çalan tehlike çanları, Türkiye'nin en önemli doğal varlıklarından birinin sessizce kaybolmakta olduğunu gösteriyor. Gölün korunması için acil, bilimsel ve kararlı adımlar atılmazsa Tuz Gölü'nün yakın gelecekte haritalardan tamamen silinme riskiyle karşı karşıya kalacağı belirtiliyor.Türkiye'nin ikinci büyük gölü olan ve ülkenin tuz ihtiyacının yaklaşık yüzde 40'ını karşılayan Tuz Gölü, son yıllarda tarihinin en kritik dönemine girdi.
İklim değişikliği, tarımsal sulamada yapılan hatalar, bölgede sayısı yüz binleri bulan su kuyuları ve yağışlardaki dramatik azalma nedeniyle göl, 90 yılda yüzde 85 oranında küçüldü.
Aksaray, Konya ve Ankara sınırlarında yer alan Tuz Gölü'nde su seviyesinin hızla düşmesiyle geniş beyaz tuz kütleleri ortaya çıkmış durumda. Göl tabanında kilometrelerce alanın tamamen kuruması, hem görsel hem bilimsel olarak tehlikenin boyutlarını gözler önüne seriyor.
Bilimsel verilere göre, 20. yüzyılın başlarında yaklaşık 2 bin 164 kilometrekare alana sahip olan göl, 1980'li yıllarda 926 kilometrekareye, 2000'li yıllarda ise 326 kilometrekareye kadar geriledi. Son yıllarda yapılan ölçümler, küçülmenin hâlâ sürdüğünü ve gölün her yıl daha da geri çekildiğini gösteriyor.
Uzmanlar, "Bu sadece bir küçülme değil, ekosistem çöküşünün açık bir göstergesidir" diyerek tehlikeyi işaret ediyor.
Türkiye'nin en az yağış alan bölgelerinden biri olan Tuz Gölü havzasında yıllık yağış miktarı 324 kilogram seviyesinde kalırken, ülke genelindeki ortalama yağış 574 kilogram.
Yağış açığı bu kadar büyümüşken suyun dikkatle korunmaması, gölün geleceğini doğrudan tehdit ediyor.
Tuz Gölü çevresinde tarımsal sulama için açılan yaklaşık 20 bin su kuyusunun, 15 bininin kaçak olduğu belirtiliyor. Bu kuyuların her biri, gölü besleyen yer altı su kaynaklarını hızla tüketiyor.
Göldeki küçülmenin en büyük nedenlerinden birinin bu kontrolsüz su çekimi olduğu ifade ediliyor.
Uzmanlara göre havza, adeta kendi suyunu tüketen dev bir makineye dönüşmüş durumda.
Göl çevresinde mısır ve yonca gibi çok su isteyen ürünlerin yoğun şekilde ekilmesi, bölgedeki su baskısını katlayarak artırıyor.
Bilim insanları, bölgede arpa gibi daha az su tüketen ürünlerin desteklenmesi gerektiğini, aksi hâlde Tuz Gölü'nün geri dönüşü olmayan bir sürece gireceğini belirtiyor.
Uzmanların ortak uyarısı net:
"Tuz Gölü yok olma eşiğinde. Suyu korumalıyız. Bunun tek yolu mevcut suyu tasarruflu ve kontrollü kullanmaktır."
Tuz Gölü'nde bugün çalan tehlike çanları, sadece bir gölün değil; bölgedeki tarımın, ekosistemin ve gelecek nesillerin su güvenliğinin alarmı niteliğinde.
Türkiye'nin en önemli doğal varlıklarından biri olan Tuz Gölü'nün korunması için acil, kararlı ve bilimsel adımlar atılmazsa, göl yakın gelecekte haritalardan tamamen silinme tehlikesiyle karşı karşıya.