Aksaray Spor “babayiğit” arıyormuş.
Bırakın artık bu romantik masalları!
Bu şehirde birileri yıllardır üretti, büyüdü, servetini katladı.
Ama konu Aksaray olunca susmayı, görmezden gelmeyi, hatta kaçmayı tercih etti.
Şimdi herkes koro halinde "Aksaray Spor’a kim sahip çıkacak?" diye soruyor.
Cevap ortada: Bu şehirden kazanan herkes çıkacak.
Çıkmak zorunda!
Ben geçen yazımda, açık açık söyledim:
Ahmet Koçaş bu işin en doğru ismidir.
İş dünyasını bilen, yöneticilik tecrübesi olan, vizyon sahibi, cesur, Aksaray’a gönülden bağlı bir isim.
Ama mesele yalnızca bir kişinin babayiğitliğiyle çözülmez.
Bu şehirde gerçek bir kalkınma olacaksa, önce Aksaray üzerinden servet edinen dev firmalar taşın altına elini değil, gövdesini koyacak!
Yazalım da herkes iyice okusun:
Aksaray OSB’de dev gibi fabrikalar var.
Mercedes, Brisa, Sütaş, LC Waikiki, Obial, My Silo, Kuzey Boru, Colins, Ağaçlı Silo, Doğuş Cips, Motolüks…
Ama sor bakalım:
Kaçı bu şehirdeki çocukların hayalini kurduğu Aksaray Spor’un yanında?
Kaçının logosu formada?
Kaçı tribünde bir koltuk almış?
Yok!
Çünkü onlar sadece üretmekle meşgul.
Ucuz iş gücünü sömürerek, emekçinin terini bedavaya getirip, Aksaray'dan yükünü tutmakla meşgul.
Sendika mı?
Sosyal hak mı?
İnsanca ücret mi?
Laf olsun diye yapılan birkaç tabela yardımı dışında, hepsi hikâye!
Aksaray Türkiye'nin doğrudan üretim merkezi haline gelmiş olabilir.
Ama ne gariptir ki bu dev firmaların isimleri, vergi rekortmenleri listesinde nadiren yer alır.
Neden?
Çünkü buraya sadece “kazanmaya” gelmişler.
Geriye dönüp baktığınızda, Aksaray’ın sosyal hayatında, sporunda, kültüründe, gençliğinde, eğitiminde adlarını göremezsiniz.
Şimdi buradan açık açık sesleniyorum:
Aksaray halkı artık sizi izliyor!
Sadece tabelalarınızla değil, vicdan terazinizle tartılıyorsunuz.
Yıllarca bu şehirden ucuz iş gücüyle, vergi avantajlarıyla büyüyenler, artık bu şehrin taşına toprağına da katkı sağlamak zorundadır!
O yüzden tekrar ediyorum:
Aksaray Spor’un kaderi reklam bütçelerine milyonlar ayıran ama Aksaray’a kuruş koklatmayan bu sözde devlerin elindedir.
Bu şehir onlara sadece fabrika bacalarıyla değil, vicdanla da bakmayı öğrenecektir.
Artık sponsor değil, sorumluluk almak zorundasınız!
Yıllarca sırtından kazandığınız Aksaray işçisi bugün tribüne bile bilet parası bulamazken, siz hâlâ neden bu takımın yanında yoksunuz?
Unutmayın…
Aksaray’ın suskunluğu sizi rahatlatmasın.
Toplum vicdanı her şeyin farkında.
Günü gelir, bu şehirden ne kazandığınız da, ne vermediğiniz de yazılır, çizilir, belgelenir!
Aksaray Spor hâlâ “babayiğit” arıyorsa,
Ben açık açık ilan ediyorum:
O isim Ahmet Koçaş’tır.
Ama yalnız yürümemeli.
Bu kez yanına bu şehirden nemalanan ama şimdiye dek hiçbir bedel ödememiş sermaye grupları da katılmalı!
Bu sefer destek “çaktırmadan” olmamalı!
Bu sefer gövdeler taşın altına inmeli!
Bu sefer gerçek vefa gösterilmeli!
Aksi takdirde…
Bir sonraki yazıda sadece Aksaray Spor’un değil, bu şehre sırt çevirenlerin isim isim karnesi yazılır!
Aksaray artık sadece üreten değil, hesap soran bir şehir!
BAŞKA BABAYİĞİT ARAMAYIN, O ZATEN BU ŞEHİRDE YAŞIYOR!
Aksaray Spor için hâlâ “babayiğit” mi aranıyor?
Kusura bakmayın ama bu saatten sonra başka illerden, başka hayallerden, başka hesaplardan kahraman devşirmeye gerek yok!
Babayiğit mi diyorsunuz?
O zaten bu şehirde yaşıyor. Hem de tam kalbinde. Adı: Ahmet Koçaş.
Geçtiğimiz günlerde adını önerdim diye kimi çevreler homurdanmaya başladı. “Neden Ahmet Koçaş?” diye sordular.
Sorun değil, bu soruyu soranların çoğu muhtemelen bu şehirden ne kazandıklarını değil, daha ne koparabileceklerini düşünenler…
Ama ben bu ismi laf olsun diye ortaya atmadım.
Çünkü görüyorum, biliyorum, bu şehir için gecesini gündüzüne katabilecek kapasitede bir liderlik varsa, o Koçaş’tadır.
Aksaray Ticaret ve Sanayi Odası’nın başkanlığını yapmış, iş dünyasında saygı kazanmış, gerektiğinde taşın altına elini değil gövdesini koyabilecek bir adamdır Ahmet Koçaş.
Ama mesele sadece onun karakteri değil…
Asıl mesele onun etrafında kurulabilecek güçlü bir yapıdır. Çünkü mesele sadece Aksaray Spor’u yönetmek değil, onu şirketleşmeyle, vizyonla, markalaşmayla Türkiye'de örnek hale getirmektir.
Bakın açık yazıyorum:
Bugün Aksaray Organize Sanayi Bölgesi’nde üretim yapan dev firmalar var. Dünya markası haline gelmiş, Aksaray’ın ekmeğini yiyip, suyunu içip, Aksaray’ı reklam panosunda bile unutan firmalar…
Söyleyin, bu şehirde Mercedes’ten daha büyük hangi marka var?
Peki bu markanın logosunu Aksaray Spor’un formasında, stadının bir köşesinde gören oldu mu?
Brisa, Sütaş, Colins, LC Waikiki, Obial, My Silo, Ağaçlı Silo, Kuzey Boru,, Doğuş Cips…
Ve daha nice “büyüğümüz!”
Motolüks hariç bir tek o destek verdi….
Her biri Aksaray’dan milyonlar kazanıyor ama karşılığında sus pus!
Bu şehir, sadece yatırımcılıkta değil, insanlıkta da marka olmanızı bekliyor.
Ve siz “sponsor olmak ne kazandırır?” diye sorarsanız, ben de gazetecilik görevimi yerine getirir, size Aksaray’dan ne kazandığınızı teker teker hatırlatırım.
Ama ben hâlâ diyorum ki; önce vicdan!
Aksaray Spor bu yıl 1. Lig’in kapısından döndü.
Neden?
Çünkü spordan anlamayan, cebinde bütçesi olmayan isimler o koltuklara oturtuldu.
Sonuç: Hüsran!
Artık mızmızlanmayı bırakıp taşın altına girme zamanı.
Ve bu taşı kaldıracak omuz belli: Ahmet Koçaş!
Ama yalnız olmayacak.
Arkasında şehir olacak.
Yanında sanayi olacak.
Önünde hedef olacak.
Bu iş bireysel bir kahramanlık değil, kolektif bir şehir bilinciyle yürütülecekse, bu yürüyüşün öncüsü Ahmet Koçaş’tır.
Şimdi sıra o büyük firmalarda...
Artık gölge etmeyin, forma alın, tribüne çıkın, şehrin takımının yanında yer alın.
Artık reklam değil, vicdan yapın!
Aksaray size çok şey verdi.
Şimdi siz Aksaray’a ne veriyorsunuz?
Aksaray Spor babayiğit arıyorsa,
Ben söylüyorum:
Aranılan o isim bulundu.
Ahmet Koçaş ve onun etrafında şekillenecek bir kadro, bu şehrin kaderini değiştirebilir.
Gerisi laf.
Gerisi reklam.