Yaşım 50’yi geçtiğinden olsa gerek, serde artık yaşlanmışlık da bulundurduğundan mıdır bilinmez, şimdi gençlerin o sınırsız enerjisine, korkusuz adımlarına, dünyayı değiştirme inançlarına bakınca içimden “Keşke bir günlüğüne onların yerine geçebilsem” diye geçiriyorum.
Bizim gençliğimizde hayaller vardı ama imkân yoktu. Bugünün gençlerinde ise imkân çok, hayal daha büyük. Sokaklarında cesaretle yürüyen, sosyal medyada fikirlerini bıçak gibi orta yere bırakan, gerektiğinde meydanı dolduran, gerektiğinde bir fikrin peşine şehir şehir koşan bir gençlik var artık. İçlerinde bir ateş var; bizden daha hızlı yanan, bizden daha yüksekten bakan bir ateş.
Ben ise 50’nin üzerine yığılmış tecrübelerle sadece kenardan izliyorum.
Ama itiraf edeyim; kıskanıyorum. Çünkü ben o yaşlardayken bugünkü kadar özgür değildik, bugünkü kadar sesli, bugünkü kadar iddialı değildik. Bir yanım “ne güzel bir gençlik geliyor” derken, diğer yanım “bizim zamanımızda olmalıydı bunlar” diye iç geçiriyor.
Bugün Aksaray gençliğine bakınca şunu görüyorum:
Artık kimse susturulacak, korkutulacak, “sen anlamazsın” denilecek bir nesil değil karşımızdaki. Eğitimde, sanatta, sporda, teknolojide, siyasette… Her alanda önümüzde koşuyorlar.
Evet, doğrudur, yaşlanıyorum…
Ama gençlerin her adımında kendimi yenilenmiş gibi hissediyorum.
Belki de kıskandığım şey onların gençliği değil; hâlâ kaybetmedikleri umutlarıdır.
Bugün Aksaray gençliğini şuursuzca kıskanıyorum. Yaşım 50’yi geçtiğinden midir, yoksa insanın belli bir yaştan sonra gençliğe duyduğu özlem midir bilinmez; içimde tarifi zor bir his var. Şimdiki gençlere bakıyorum, ellerinin altındaki imkanlara, önlerine serilen fırsatlara… Ve evet, açık yüreklilikle söylüyorum: Kıskanıyorum. Hem de hududu olmayan bir kıskançlıkla kıskanıyorum.
Bizim zamanımızda gençleri bu kadar düşünen, her projesini, her yatırımını çocukların ve gençlerin geleceğine adayan bir Evren Başkan yoktu. İşte bu yüzden çok kıskanıyorum. Gençlik merkezlerinin olmadığı, yüzme havuzlarının hayal olduğu, spor salonlarını sadece televizyonda gördüğümüz bir dönemden geliyorum. Çocuk eğlence merkezleri, bilim merkezleri, bilgehaneler, macera parkları gibi bugün Aksaray’ın dört bir yanında yükselen eserler bizim gençliğimizde maalesef yoktu.
Bugün gençlerin her adımında yanında olan bir belediye başkanı var. Bizim zamanımızda olmayan, ama şimdiki gençlerin hayatına dokunan, onların geleceğini önemseyen bir anlayış var. Evet, itiraf ediyorum, bu yüzden kıskanıyorum. Ama sadece kıskanmıyorum; içimde hafif bir sitem, biraz da kızgınlık var. Evren Başkan’a kızıyorum, “Keşke bizim gençliğimizde başkan olsaydın da biz de bugün gençlerin yaşadığı bu güzel imkanları yaşayabilseydik” diye geçiriyorum içimden.
Elbette bu kızgınlığım, işin tatlı bir latifesi. Çünkü Evren Dinçer, Türkiye’nin en genç belediye başkanlarından biri olarak gençlerin ne istediğini biliyor, onların düşüncelerine değer veriyor, onların enerjisiyle yol yürüyor. Şehrin geleceğini gençlerle birlikte şekillendiren bir vizyon ortaya koyuyor.
Ama ne yapayım, yine de gençleri kıskanıyorum. Çünkü bizim zamanımızda ne gençliği anlayan yöneticiler vardı, ne de gençlerin hayallerine yatırım yapan bir belediyecilik anlayışı.
Teşekkürler Evren Başkan…
Biz görmedik, nasip olmadı. Ama bizim geleceğimiz, bu ülkenin teminatı olan gençleri görmezden gelmediğin için; Aksaray’ın yarınlarını emanet edeceğimiz çocuklarımıza sahip çıktığın için… Onlar bizim yarınlarımız, ama aynı zamanda Aksaray’ın gerçek sahipleri olacaklar.





