Bugün ülkede halden memnun olmayanlar, yüzde ellinin çök üzerine çıkmış vaziyette. Bazı anketlere göre yüzde altmış, yetmişi geçmiş durumda. Bütün muhalif parti mensupları, idarecileri ile gayri memnunlar bloku teşkil etmektedirler. İktidar parti mensupları ve idarecileri de bütün güçleriyle mutluluk tabloları çizmektedir.
Milli Birlikten bahsetmek gittikçe zayıflamaktadır. Basında, memnun ve gayri memnun katarına destek vermektedir. Basın yüzde doksan okuyucu ve seyircisini kaybetmiş görünüyor. Özellikle televizyondaki açık oturuma katılanlara dinlediğimizde, birine göre Türkiye uçtu Almanya’yı bile solladı, diğerine baktığımız da Türkiye battı ama ağlayanı yok.
O halde bu karmaşa nereden geliyor? Kardeşlik, birlik, sevgi ve saygıyı, milli birliği esas alan parti felsefeleri nereye gitti? Ülke nasıl bu hale geldi ve bundan sonra nereye gidecek? İşin sonu nereye kadar gidecek? Bütün bunların çareleri, iktidar ve muhalefet birlikte düşünüp bir teşhise varmadan bütün öneriler, bağırıp çağırmalar, hakarete varan nutuklar boşunadır.
Bütün dünya, aç kurlar gibi gözünü dikmiş Türkiye’yi izlemektedir. İçimizdeki Türkiye düşmanlarında etekleri zil çalarak kavga çıkmasını beklemektedir. Bu durum tahammül edilir bir şey değildir. Birlikte bir çare bulmak bu engelleri aşmak lazımdır. İktidar- muhalefet kavgası gerçeği çözmez tam tersine hızlandırır ve düğümler bir daha çözülmesin diye.
Bir de öyle siyasiler var ki halkın durumuyla asla ilgilenmeyip iz sürmekteler. Güç hangi tarafa kayacağını hesap edip, o tarafta yer almak için. Bu tipler de halk ve ideal yoktur. İşine gelen manavdan sebze-meyve alır gibi işine gelen partide yer almak asla onur, şeref ve millet sevgisi ve ahlak meselesi olmaz.
Siyasetçi olarak birleşmek, büyümek ve güçlenerek halka hizmet yerine dernek kurar gibi parti kuranlar acaba hangi akla, hangi patrona hizmet peşindeler? Eninde sonunda açığa çıkacak. Yakın geçmişte örnekleri pek çok. Akıllı her insan az düşünse bunların kimler olduğunu bulur.
HAYROLA, MUVAFFAK OLA, MUZAFFER OLA.