(ANALİZ ) RASİM GÜL

Tarih: 24.02.2025 15:14

Küresel güç olma

Facebook Twitter Linked-in

Küresel güç olmak için, bizim topraklar, bizim bayrak sevgi ve bağlılığını aşan ekonomik, siyasi ve yaşam açısından bir olan, bir düşünen bir Türk Devletler Topluluğu ve bağlı toplulukların kurulması insanca yaşamanın ön ve tek şartıdır. Başka bir deyimle, mahkûmdur. Birlik olunduğunda küresel güç olma kaçınılmazdır. Yeter artık diyerek, yatma ve keyf çıkarmadan vaz geçip, Türk Aleminin ayağa kalkma zamanı çoktan gelmiştir.

Arap alemi, düştüğü kuyudan bir türlü çıkamıyor. Debelendikçe de daha fazla batıyor. Bu alem, Batı, Amerika, Rusya, Çin ve Yahudilere duyduğu öfkenin daha fazlasını kendi içindeki unsurlara duyuyor. Bunun kanıtıda, başta kendi aralarında savaşarak güçlerini yok etmeleridir. Bir başka halleri de aralarında iş birliği yerine düşman saydıklarının bazılarıyla iş birliği yapmalarıdır. Bunlarla da bitmiyor, kaçakçılık, yaygın haldeki rüşvet, fahiş harcamalardan kurtulamıyor. Petrol ve doğal gaz zengini olmak başlarına bela oluyor.

İslam ülkeleri birlik olarak şahsiyet kazanacağı yerde, güçlü devletlerin kuyruğu olmayı sevdikleri için birlik olmaya yanaşmıyorlar. Teokratik idare yöneticilerin tahtlarını korumaya yaradığı için demokratik idareye geçmek istemiyorlar. Yüzlerce yıldan beri köle olarak yaşadıklarından kölelik normal yaşantıları olmuş. Özellikle petrolün getirisini küçük gruplar, geri kalanı da çürük bir gemide başına geleceği hesaba katmadan yaşıyor.

Müslüman toplulukların en az bin yıllık körlüğüne, 200-300 yıldır uymaları yada batılı güçlerin yüzlerce yıllık aç gözlülüğü ve sömürü zihniyetini göremeyen, görmek istemeyen İslam ülkeleri ve Türk ülkelerini idare edenler birlikte Batıya, sömürüye, geri kalmışlığa karşı koyup, ilim ve teknolojiye yönelmedikçe değişen bir şey olamaz. Küresel güç olmanın şartlarından biride evrensel değerlere önem vermektir. Türk-İslam Aleminin birinci görevi barbar algısını yıkmak olmalıdır. Batı Türk alemine karşı kendi birliğini pekiştirmek için İslam Aleminin barbar olduğunun daima körüklemektedir. Batıya karşı Türkiye’nin önderliğinde Mısır ve İran birlik kurmalıdır.

1040’dan 1920’ye kadar, İslam Alemini Türkler korudu ve yönlendirdi. 1920’de kurulan Büyük Miller Meclisinin başkanı Atatürk, aynı görevi üstlenmeye çalıştı. Ciddi de yol aldı. İlk olarak, İran ve Yunanistan’la sıkı iş birliği kurdu. Hedefi Suriye, Irak ve Pakistan’ıda birliğe dahil etmekti. Türkiye bu yolu takip etmekte acele etmesi lazım.

Amerika ve Avrupa ülkelerinin Türk-İslam alemine uygun gördüğü yönetim diktatörlük veya yarı diktatörlük. Çünkü diktatörleri idare etme çok kolay. Bu ülkeler gerçek demokrasiye döndüğünde idare edilmeleri, yönlendirilmeleri çok zor. Dolaysıyla sömüremeyeceklerini iyi biliyorlar. Rusya ve Çin ise diktatörlükle idare edildikleri için demokrasiyi önermeleri ve teşvik ermeleri söz konusu olmuyor.

Saddam ve Kaddafi’nin öldürülüş şekli, Esat’ın ülkesini parçalaması, Amerika ve Avrupa ülkelerini ne kadar memnun etmişse Arap ülkelerini de o kadar memnun etti. Bir gün sıranın kendilerine geleceğini hesap edemeyecek kadar aptallıklarının farkında değiller. Çünkü oturdukları koltuktan, halklarına ihanet pahasına kalkmak istemiyorlar. Esat, Kaddafi ve Saddam’da istemiyordu ama sonuç malum.

Türkiye ’ninde sicili iyi değil, 1961’de 10 yıl başbakanlık yapmış Adnan Menderes’i astı. Halkın çoğunluğu kan ağladı, diğerler davul ve zurna çaldı. Genel Kurmay Başkanlığı yapmış İlker Başbuğ’u, terör örgütü kurmakla suçlayıp 26 yıl ağır hapse mahkûm etti. Türkiye, Doğunun kanlı boğuşmasından hızla uzaklaşıp, hukukun üstünlüğüne ve demokrasiye sıkı sıkı sarılmaktan başka çaresi ve yolun olmadığını anlaması lazım. Türk ülkelerinin, öz kültürüne ve inançlarına vakit geçirmeden dönmesi ve birlik kurarak, Küresel Güç olup ülkelerini ve İslam alemini kurtarma misyonunu yüklenmeleri tarihi bir görevdir.

                                           HAYROLA, MUVAFFAK OLA, MUZAFFER OLA

 

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —