Muhtarlık bir kamu görevidir. Nokta.
Devletin bir parçasıdır. Öyle “ben mahallemin kralıyım” kafasıyla değil;
İçişleri Bakanlığı’na bağlı, valinin idaresine tabi bir görev alanıdır.
Yani muhtarın da amiri validir.
Bu kadar net.
Şimdi bu girizgâhı neden yaptığımı merak edenler olacaktır…
Biraz sabır, anlatacağım.
Ben zaman zaman muhtarlarla ilgili bir şeyler yazıyorum.
Yazdıkça bazı muhtar arkadaşlar kızıyor, bozuluyor, alınan oluyor.
Ama kimse kusura bakmasın, ben gördüğümü yazarım.
Doğruya doğru, yanlışa yanlış.
Ben kimsenin düşmanı değilim ama milletin hakkının, hukukunun da dostuyum!
Muhtar dediğin; mahallesinde olup bitenden haberdar olacak.
Vatandaşın gözü, kulağı, sesi olacak.
Yetkisi sınırlı olabilir ama vicdanı sınırsız olmalı.
Yangın çıkar, ilk koşan muhtar olmalı.
Kanal taşar, kokar, mahalle mağdur olur, ilk aranan yine muhtar olur.
Elektrik kesilir, yaşlı kadın evde yalnız kalır, çocuklar aç okula gider…
Muhtar bilmiyorsa, görmüyorsa, ilgilenmiyorsa; kusura bakmasın ama o koltuk ona büyük gelir.
Şimdi gelelim asıl meseleye.
Geçtiğimiz günlerde akşam saat 23.00 sularında, bir haberden dönerken bir muhtarlığın önünden geçiyoruz.
Gece gece muhtarlığın ışığı yanıyor, haliyle dikkatimi çekti.
Önünde birkaç servis aracı duruyordu.
İçimden dedim ki, “Arkadaş, ağırdan al da bakalım içeride ne oluyor.”
Arkadaş panikledi, hızlı geçti. “Dur,” dedim, “şimdi ben geçeceğim.”
Direksiyona oturdum. Yavaşça yanaştım, bir bakayım dedim.
O esnada arkadaş da kamerasını çıkardı.
Muhtarlık binasının içi aydınlık.
İçeride birkaç kişi var, dışarıda kapının önünde biri elinde bira şişesiyle durmuş.
Çekim yaptık ama içeridekileri net alamadık.
Olsun, biz ne gördüğümüzü biliyoruz.
Şimdi sorarım size:
Bu bina kimin?
Bu bina devletin.
O makam kimin?
Milletin.
Belediye bu binayı sana, arkadaşlarınla alem yapasın, gece gece parti verip kafa bulasın diye mi verdi muhtar efendi?
Yoksa vatandaş kapısını çaldığında birini bulsun, işini halletsin diye mi?
Kimse çıkıp bana “Ama özel hayat, ama özgürlük” demesin!
Ben kimsenin ne içtiğine karışmam.
Ama alkolü ağızdan değil burnundan içene de sessiz kalmam!
Devletin binasında, kamuya ait bir yerde, gecenin o saatinde, bu yapılmaz.
Yaparsan da karşısında beni bulursun.
O görüntü bende.
O mahallenin de adını biliyorum, muhtarın da kim olduğunu.
Ama yazmıyorum.
Neden mi?
Rencide etmek değil amacım.
Mahalleli utansın, komşusu kınasın diye değil bu yazı.
Ama kulağına küpe olsun, bir daha tekrarlanmasın diye yazıyorum.
Çünkü bir daha şahit olursam; kameramı alır, adımı da koyar, ihbarımı da yaparım.
Hem de açık açık!
Bakın, bu şehirde muhtar olmak kolay değil.
Bu şehirde sorumluluk almak, dertle hemhal olmak yürek ister.
O yüreği koyamıyorsan, geceyi gündüze katamıyorsan, halkına yakışmıyorsan…
O koltuktan da, o binadan da çekip gideceksin!
Beni tanıyan bilir.
Ben kimseye düşmanlık etmem ama yanlış yapanın da ensesindeyim.
Bugün isim vermedim.
Ama bir daha olursa, hem isim yazarım, hem video koyarım, hem de savcının kapısını çalarım!
Bu şehir bizim, bu kurumlar halkın.
Keyif çatmaya değil, millete hizmet etmeye geldiniz.
Kusura bakmayın ama ben yazacağım.
Ve birileri rahatsız olacaksa da, olsun!