SATIR ARASI (Ayşe ALP)

Tarih: 17.09.2025 21:25

Mehmet Tuğrul Üzerinden Kimlere Mesaj Veriliyor?

Facebook Twitter Linked-in

Aksaray’da yine ilginç oyunlar sahneleniyor…
Bir iş insanı üzerinden yazılan köşe yazısı, bakıyorsunuz ki adım adım başka isimleri de hedef tahtasına koyuyor. 

Hedef kim? Emniyet müdürleri… Bir avukat… Hatta dönüp dolaşıp siyasete göz kırpan ima dolu satırlar.

Bakın, meselenin özünü ayıralım: İş insanı Mehmet Tuğrul.
Adamın hikâyesi belli… Çocuk yaşta getir götür işleri, hurdacılıkla başlayan bir hayat, topladığı aküler, girdiği ortaklıklar, kurduğu geri dönüşüm tesisi, aldığı enerji santralleri ve en sonunda Aksaray’a yaptığı yatırımlar. Hikâyenin özünde alın teri, ticaret ve fırsatları değerlendirme var.

Ama işin ilginç tarafı ne biliyor musunuz?
Kaleme alınan o köşe yazısında iş insanının yükselişinden ziyade, yan yollara sapıp şu sorular soruluyor:

“Organize Sanayi’de yüzlerce fabrika var.
Ey fabrika sahipleri! Sizin fabrikanıza bir emniyet müdürü kaç kere uğradı?
Ama bizim emniyet müdürlerimiz bu iş insanının fabrikasına haftada üç defa uğramış.
Niye ki?”

Buyurun size algı mühendisliği.
Cümlenin öznesi Mehmet Tuğrul değil artık… İşin içine emniyet müdürleri sokuluyor.

Bir avukatın adı ima edilerek kamuoyu önünde zanlı hale getiriliyor.

 İspat var mı? Yok. Belge var mı? Yok. Ama kelimeler öyle bir kıvrılıyor ki, okuyanın zihninde şüphe tohumları ekiliyor.

Peki soruyorum: Bu nasıl bir gazeteciliktir?
Bir kazayı, bir yurtdışı seyahatini, bir ticari yatırımı anlatırken araya serpiştirilen ima dolu cümlelerle insanları töhmet altında bırakmak hangi vicdana, hangi meslek ahlakına sığar?

Ben size söyleyeyim… Bu, gazetecilik değil. Bu, algı operasyonudur.
Birileri kalemi almış eline, gerçekleri değil, kendi kurduğu senaryoyu yazıyor. 

Masum insanların isimlerini ya da görevlerini satır aralarına serpiştirip “kimseyi suçlamadım ki, sadece sordum” diyerek işin içinden sıyrılmaya çalışıyor.

Hayır, öyle olmaz!
Bir yazı, bir köşe, bir gazete satırı; insanların hayatını, kariyerini, itibarını karalayacak kadar güçlüdür.

Hele ki “FETÖ” gibi toplumun hassas olduğu bir meseleye dokunuyorsa, kelimenin sorumluluğu bin kat daha ağırdır.

Şimdi size soruyorum ey kalemiyle tuzak kuranlar:
Gerçekten dert iş dünyası mı, yoksa iş dünyası üzerinden siyaset mi yapılmak isteniyor?
Amaç adalet mi, yoksa intikam mı?
Toplumu bilgilendirmek mi, yoksa kaos çıkarmak mı?

Şunu unutmayın…
Her yazılan satırın bir hesabı vardır.

 Masum insanlara atılacak iftira, sadece o insana değil, Aksaray’ın iş dünyasına, OSB’ye, yatırımlarına, geleceğine atılmış bir taştır.

Bizim görevimiz uyarı yapmak. Ben buradan açıkça söylüyorum:
Kimse bu şehri kendi hesaplaşmalarının arenası yapamaz. 

Kimse köşesinde oturup algı oyunlarıyla emniyet müdürlerini, avukatları ya da iş insanlarını zan altında bırakamaz.

İftira, sadece hedef alınana değil, topluma da ihanettir.
Ve Aksaraylı hiç kimse, kendi şehrine böyle bir ihaneti reva görmez!

Kaleminize Dikkat! Edin ;İma ile İtiraz Arasında Aksaray’ı Yıpratmayın

Siz okuyucularım, şu işe bir bakın: 

Bir köşe yazısı… bazı cümleler, birkaç satır, bir iki “niye ki?” sorusu… Ve işte oldu: İnsanların on yıllık emeği, bir anda gölgelendi; eski görevler, ziyaretler, — hepsi birer suç unsuru gibi servis edildi.

Hadi gelin, açık konuşalım.
Bu şehirde iş yapan adamı eleştirirsiniz; haddini, yöntemini, yanlışını sergilersiniz.

Buna karşıymıyım? Hayır. Ama bundan öteye geçip, ispatı olmayan ima ve kelime oyunlarıyla insanları zan altında bırakmak, buna “gazetecilik” denemez. Buna  algı operasyonu denir.

O köşe yazısında ne mi vardı?
“Emniyet müdürleri haftada üç kere uğruyormuş, niye ki?” diyecek kadar “ince” bir ironiyi cümleye sıkıştırmışlar. 

Yahu! Binlerce fabrika, yüzlerce sanayi tesisi var OSB’de. Herkes birbirini selamlar, ziyaret eder. 

Bir kişinin fabrikasına emniyet müdürünün, üç kere uğraması mı suç getirecek? Yoksa o “niye ki?” sorusunun arkasında başka bir niyet mi yatıyor?

Oysa köşe yazısını kaleme alan o arkadaşımızda bahsettiği emniyet müdürleri ile defalarca sosyal medyada  fotoğraf paylaştı.

O avukatlada,

Hatta  daha pek çok kişiyle. 

Bunlarda bir taneside şu anda cezaevinde….

şimd ben ne düşünmeliyim

İma ile suçlamak kolaydır.
İma ile linç hazırlamak kolaydır.

İma ile bir avukatı, eski  görevlileri, hatta bir dönerciyi bile topluca zan altında bırakmak öyle çok da becerikli bir iş değildir — Kelime oyunu yapıyorsanız; “ben suçlamıyorum, sadece soru sordum” demekle sıyrılamazsınız. Sorularınızın yanıtını verin; belgeniz yoksa susun.

Şu anda şehirde konuşulan gerçek şu:
Masumiyet, delille ispatlanır; ima ile değil. Eğer elinizde kanıt yoksa; suçlama cümleleri kurup sonra “şikâyet ederseniz dava açarım” demeye  hakkınız yok. 

Hukuk var; adalet mekanizmaları var; gazetecilik de bir etik var. Hepsi bittiğinde geriye sadece kirli bir maksat kalır: intikam, mevki kapma, popülarite ya da menfaat.

Oysa  2013 yılında sosyal medyada bir paylaşım vardı…

Diyorduki “Dershaneler  Candır”

Fetö terör örgütüne devletin savaş açtığı dönemde tamda bu paylaşımla ,Fetö terör örgütüne övgüler yağdırıldı

Şimdi biz ne algı yapmalıyız ?

Sormak gerek: Kim bu oyunun arkasında?
Siyaset güdüyor mu? İş dünyasından rakipler mi? Yoksa kişisel hesaplar mı?

 Bunların cevabı, kaleminizi nerede kullandığınızla alakalı. Eğer niyet hesap görmekse, o kalem kirlenmiştir.

Eğer niyet gündem yapmaksa, bunun bedelini Aksaray ödeyecektir.

Aksaray’ı Aksaray yapan nedir?
Çalışan, üreten, yatırım yapan insanlar; hataları varsa hesabını veren, suçlusu varsa hukuk karşısında hesap verenler. 

Bu düzeni bozmaya kimsenin hakkı yok. 

Siz köşe yazısını “günlük kazanç” gibi görüp ortalığı karıştırıyorsanız bilin ki en zararlı çıkan siz olmayacaksınız — bu kentin insanları, çocukları, işyerleri ve yatırım ortamı zarar görecek.

Ve bir hatırlatma daha:
FETÖ gibi hassas bir konuyu malzeme yapıp, insanların geçmişlerini, ziyaretlerini, ilişki kırıntılarını birbirine karıştırarak “suçlamayı” normalleştirmeyin. 

Bu ne gazetecilik anlayışıdır ne de topluma hizmet. Bu, manipülasyonun ve eski hesapların, yeni kılıfa bürünmüş halidir.

Benim çağrım net:
Eğer elinizde kanıt varsa ortaya koyun. Eğer yoksa — susun. İma ile insanları linç etmeye, görevini yapmış memurları, avukatları, iş insanlarını zan altında bırakmaya kalkmayın. Aksaray’ın geleceğini, ticaretini ve huzurunu böyle bir ucuz siyasete kurban etmeyin.

Ve son söz:
Kaleminiz güçlü olsun ama adil olsun. Tokat gibi vuran yazılarınıza sözüm yok; ama tokat atacaksanız ispat da olsun. 

Yoksa bu kalemlerin oyunuyla alay etmek yerine, gerçekleri söylemekle yükümlüsünüz. Aksi hâlde biz — bu şehir — tokadı geri vururuz.

YARIN AK ALÇI İHALESİNDE Kİ GERÇEKLERİ  ÇUVALDIZINDA OKUYACAKSINIZ.

AKSARAY'DA BU İHALE KİMLER KATILDI ÖĞRENECEKSİN.

KONUYLA BAĞLANTISINI  ANLAYACAKSINIZ.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —