Ne garip değil mi?
Bir sendikanın içinde yaşanan seçim süreci bile siyasetin gölgesinden kurtulamıyor artık.
Aksaray’da günlerdir konuşulan Sağlık-Sen meselesi, açık açık gösteriyor ki bazı eller yine “arka kapı diplomasisi”yle iş çeviriyor.
İddialara göre, MHP Aksaray Milletvekili Ramazan Kaşlı ve İl Başkanı Burhanettin Karataş, sendika içinde “kimin aday olacağına” dahi karışıyor. Daha açık konuşayım:
Sağlık-Sen Aksaray Başkanı Taner Kara’nın adaylıktan çekilmesi için genel merkez düzeyinde baskı kuruluyor.
Yerine kim getirilecekmiş?
Tabii ki “bizim adam” diye işaretlenen bir isim: Vahdet Arıkök.
E peki o zaman, bu sendikanın iradesi nerede kaldı?
Bu insanların emeği, alın teri, meslek onuru ne olacak?
Yoksa sendikalar da artık siyasi büroların arka bahçesi mi oldu?
Sağlık-Sen üyeleri açık açık söylüyor: “Biz temsilcimizi kendi irademizle seçmek istiyoruz.”
Ne kadar sade, ne kadar onurlu bir talep…
Ama belli ki bazılarına fazla geliyor bu cümle. Çünkü “özgür irade” bazılarını rahatsız eder!
Bakın, sendika dediğiniz yer; memurun, hemşirenin, sağlıkçının sığınağı olmalı.
Siyasetin değil, hakkın sesi olmalı.
Bir partinin ya da milletvekilinin “ben istedim oldu” dediği bir düzen varsa orada sendika değil, gölge oyunları vardır.
Şimdi soruyorum:
Bu kadar baskıya, bu kadar yönlendirmeye rağmen hâlâ “demokrasi”den bahsedebilecek miyiz?
Yoksa artık Aksaray’daki sendikalar da “emir komuta zinciri”yle mi yönetilecek?
Sağlık-Sen üyelerine sesleniyorum…
Bugün susarsanız, yarın konuşacak sendikanız kalmaz.
Bugün iradenize sahip çıkmazsanız, yarın sizi temsil eden kimse kalmaz.
Çünkü bu hikâyede mesele sadece bir başkanın kim olacağı değil…
Mesele, bir sendikanın özgür olup olamayacağıdır.
Ve bazen susmak, kaybetmenin en sessiz hâlidir.